"Hanaoka Nao' nun annesi yatılı şef olarak Kougetsu Tatlı'ya yerleşir. Nao, Kougetsu Tatlı'nın altı yaşındaki varisi Takatsuki Tsubaki ile bu şekilde tanışır. Ancak Tsubaki'nin babası öldürülür. Altı yaşındaki Tsubaki'nin ifadesiyle Nao'nun annesi tutuklanır. Bu acıya dayanamayan anne soruşturma devam ederken ölür. Nao da evden atılır. Aradan on beş yıl geçer. Nao soy ismini değiştirmiş, tatlı ustası olma hayalini yaşatmaya çalışmaktadır. Bir tesadüf eseri, yine tatlı ustası olma yolunda ilerleyen Tsubaki'yle rakip olurlar. Tsubaki çocukluk arkadaşı Nao'yu tanımaz ancak ustalığından etkilenir ve onunla evlenmek ister. Kimliğinin gizliliğini koruyan Nao, annesinin masumiyetini kanıtlamak üzere Kougetsu Tatlı'ya girmek için Tsubaki'yle evlenmeyi kabul eder." Firaricepaylaşımlar çeviri sitesinden alıntıdır.
Neden Beğenmedim?
1- Dizide büyük bir ahlaki erozyon vardı. Eşi tarafından sevilmeyen konağın gelininin tatlıcı dükkanına varis verebilmek için gayri meşru çocuğu olur yani bizim esas oğlan. Dahası Tsubaki-san'ın zoraki ikinci evliliğindeki gelinine de aynı şeyi yapmaya zorlar. Ve ayrılmaz aşıklarımız ayrılıp başka evlilikler yapıp tekrar bir araya gelirler falan. Bu olaylar son bölümlere doğru cereyan etti yoksa baştan renk verse ikinci bölüme bile geçmezdim. Ben kimin eli kimin cebinde yapımları sevmiyorum. Kore dizilerine bu yüzden daha yakınım. Türkan Şoray kurallarıyla çekiyorlar.
2- Tamam eyvallah Japonlar çalışkan insanlar ama bayılana kadar tatlı yapmak nedir?
Tamam mesleğini seversin, icra ettikçe mutlu olursun ama üç gün uyumadan kazan karıştırmak nedir?
Tatlıcı dükkanı için cinayet işlemek niyedir?
İşte tüm bunlara izleyiciyi diziden soğutmak denir.
3- Dizinin sonunda bütün kötülerin haklı, geçerli, makul, ben de olsam aynısını yapardım dedirten (!) sebepleri bir bir ortaya çıktı ve herkes masmasum. Mesela bir örnek:Tüm günahları ortaya saçılan anne görüşü zayıflayan oğluna korneasını bağışlayabilmek için kendini tırın önüne atarak intihar etti. İşte feraset, işte yiğitlik işte ana gibi analık!
4- Dizi zaman ve mekan algısı yoktu. Geçmişte mi yaşandı günümüzde mi çekildi belli değil. Anlamak için arabalara, binalara bakayım dedim konaktan bi çıkamadılar ki. Telefon desen o da yok. Evin içinde telefon kulübesi onun da içinde ankesörlü telefon vardı. Evin hanımı cinayete azmettirmek amaçlı kullandı bi tek o kadar. Teknoloji devi Japonya'nın dizisinde bir tane bile teknolojik alet görmedim. Her Kore dizisinde en fakir karakterin bile elinde son model Samsung görmeye alıştığımdan olsa gerek bu durumu yadırgadım.
5- Son olarak uğruna canlar feda, şu dillere destan tatlıyı merak ettiniz di mi? Şöyle tepsi tepsi baklavalar, tel kadayıflar, sütlüsü, şerbetlisi en alasından zannettiyseniz yanıldınız. Benim gibi :)
Uhu tüpünü tabağa sıkmış gibi gözüküyor.
Tamam daha süslü püslü olan tatlılar da vardı ama hepsi böyle küçücük. Yeterince küçük olduğu yetmezmiş gibi kürdana benzer şeyle ikiye bölüp yiyorlardı.
İyi yönleri yok muydu? Elbette vardı demek isterdim ama üç yanlış bir doğruyu götürdü.
Bu günlük benden bu kadar. Kendinize iyi bakın. Sayonora...