Savaşçı | Kitap Yorumu

Merhabalar:)
Nihayet bir kitap yorumu ile karşınızdayım.Yorumdan daha ziyade kitaptan anladıklarımı,bana hissettirdiklerini,bana öğrettiklerini ve fark ettirdikleri anlatacağım.
 Kitap Cüceloğlu ve onun seminerine gelen öğretmen Arif Okurer'in konuşmalarının derlenmiş hali. Bir seminer sonrası Okurer'in isteyerek seçtiği mesleğinden artık o kadar emin olmadığını ve bu durumu düzeltmek istediğini söylemesiyle başlar.Böylece birlikte bu durumu irdelemek üzere haftalık görüşmeye başlarlar.
    Kitabın adı Savaşçı.Savaşçı ise kişinin olmak istediği benliği.Doğan Cüceloğlu bu benliğe ulaşmak için atılması gereken adımları anlatmış.Arayış,uyanış,niyet,güç,sorumluluk,ölüm bilinci,değişim ve bitmemiş işler olarak ele almış.
Açıkçası kitabı tamı tamına iki ayda bitirdim.İlk yarıyı ittire ittire okudum.Çünkü o sayfalarda yaşamadığım ya da çözdüğüm kavramlardan bahsedildi.Yarısına geldikten sonra artık devam etmeyeceğime karar verip kapatmıştım kii.. birden okuma isteği geldi ve devam ettim. Gerçekten de ikinci yarıyı iki günde bitirdim.Çünkü içinden çıkamadığım, bocaladığım meseleler ele alınmıştı.
Örneğin ölüm bilinci.
'Ölüm düşüncesi sıradan insanları korkutur ve uyuşturur,harekete geçemez.Savaşçı ölümün bilincindedir ve eylem insanıdır.Ölüm onun düşmanı değil yaşamını anlamlı kılan yegane şeydir.'
 Bu benim işte.Ölümle yüzleşmeden yapmam gerekenleri biliyorum ama yapmaktan kaçıyorum.En büyük yanlışım başlamak için mükemmel zamanı beklemek.Yani ertelemenin kibarcası.Ve artık büyüdüm bahanem yok.İnşallah bu durumu yoluna koyarım.
   Kitapta en ilgimi çeken bölümse Kızılderili bilgin ve onun öğretileriydi. Bizzat Cüceloğlunu çevirisi,açıklaması ve bize uyarlamasıyla çok daha değerli hale geldi.
En beğenmediğim kısımsa arada yer verilen betimlemeler.Oturdukları mekan,gelen müşteriler,garson vs. çok ayrıntılı anlatılmış.Sanki romanlaştırmak ister gibi.Ve bence kişisel gelişim kitabına yakışmadı.Kimi zaman Cüceloğlu'nun insanlar üzerindeki gözlemleri,bir psikoloğun gözünden insanların davranışlarını değerlendirmek güzeldi.Ama Arif Bey'in tuvalete gitmek için masadan kalkmasını bilmemize gerek yoktu:)
 Velhasıl alışılagelmiş gelişim kitaplarından değildi.Derin mevzular ele alındığından bu kitabı bitirerek kendi savaşımı verdim.Vesselam.






















0

Zayıflayamama Hikayem




Merhabalar,
Gönül isterdi ki bir başarı hikayesi olsun, azmin sonu selamettir olsun, before - after olsun ama bunların hiçbiri değil. Ne peki?
Bu yazıda uzun zamandır kilo vermek istememe rağmen neden veremediğimi, yaptığım yanlışları ve bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğimden bahsetmek istedim.
  Öncelikle aşırı bi kilom yok ama zayıf da sayılmam. Uff tamam tamam on kilo fazlam var.
  Uzun zaman kendi çabalarımla, internette okuduğum yazılarla hatta Zahide Yetiş' de gördüğüm yöntemlerle yani kulaktan dolma bilgilerle zayıflamaya çabaladım. Sonunda canıma tak etti ve diyetisyene başvurdum. Diyet listesi hazırlamadan önce kan tahlili vermem gerekti ve o an hiç de ummadığım bir sorunla karşılaştım. Kolesterol değerlerim normalin üstündeydi ve aile hekimi bunun çok tehlikeli olduğunu söyledi. Otuz beş yaşına gelmeden kalp krizi geçirirsin dedi. Ödüm koptu haliyle. Hemen bu gün on bin adıma başlayacaksın dedi. 'Bugün yağmurlu yarın yaparım, yarın güneşli akşam yürürüm demek yok hemen şimdi!' deyince yarın yokmuş gibi yürüdüm. Velhasıl bir yılda dört kilocuk verebildim. İşte başarısızlığımın başlıca etmenleri:

1-Diyet veya Ziyafet
                              
Şu görüntüden o kadar nefret ettim ki. Yeşil elma, mezura, tartı...Yeşil elmanın adını duyunca direk açlık hissediyorum, dişlerimi kamaştırıyor, fiziksel reaksiyon gösteriyorum resmen. Evet gelelim benim yanlışıma: uzun süre aç kalmak. Hafif bir kahvaltıdan sonra masadan mutlu, kendime saygılı, hevesli, bu sefer başaracağımdan emim şekilde kalkıyordum. Ta ki sonraki öğüne kadar! Hatırlıyorum lisedeyken öğle yemeği yemezdim ama son teneffüste öyle halsiz düşerdim ki merdivenlerden sürüne sürüne kantine inip nugget alır yerdim.
 Diyetisyenin verdiği liste sık sık ama az az yemek üzere ama bilin bakalım ben nasıl yaptım sık sık ama çok çok yedim. Bi ortayı tutturamadım gitti.

2-Hareketsiz Yaşam

Bunca zaman spor yaptığımı sanıyordum ama anca ısınma hareketlerini yapmışım. Şöyle ter attıran kardio hareketleri, ağırlık kaldırma egzersizlerini, tempolu uzun yürüyüşü falan günlük hayatımın bir parçası yapmaya yeni yeni başlıyorum. Başarısızlığımın bir diğer nedeni düzenli ve etkili spor alışkanlığımın olmayışıydı. Buna çözüm olarak İSMEK' in aerobik kursuna kaydoldum. Günde birer saatten haftada iki günlük bir program. O da matını yere ser topla, ısınma hareketi, soğuma hareketi derken bir damla ter dökmeden 'Eveet hanımlar haftaya görüşürüz.' Zaten müzik teybi bozuk olduğu için pilates yaptırdılar. Nefes al nefes ver çok da etki etmedi bana.

3-Su İçmek

Gerçekten bunu yaptım bak. Litre litre su içen biriyim. Ama yine gol değil. Kan tahlili verirken hemşire hiç su içmiyor musun dedi. Ben de bolca içtiğimi söyledim. Bana ne derse beğenirsiniz?
'Susuzluktan damarların büzüşmüş.' Bu da ilk kez duyduğumuz bi tıbbi terim. 'Damar büzüşüklüğü'
Harbiden çok su içen biriyim. Avusturalya'da yaşasam kaynakları tüketiyor gerekçesiyle develerle birlikte beni de katlederlerdi.

4-Mahrum Bırakmak

Bütün bu hezimetler yetmezmiş gibi kendime kısıtlamalar getirdim. Zayıflayıncaya dek yeni kıyafet almayacağım dedim. Bazen hak etmediğimi düşündüm, bazen alsam da bana yakışmayacak zaten dedim, iyi günümdeysem zayıflayınca bana bol gelir dedim. Pek bi katkısı oldu mu? Hayır.


Şimdi de taktik değiştiriyorum. Ne gibi değişiklikler yapacağıma gelirsek:
1-IF diyeti uygulayacağım.
2- Egzersiz videolarıyla spor yapacağım.
3-Su içmeye devam
Aslında formül basit bakalım pratikte nasıl olacak. Zayıflama Hikayem adlı yazımda buluşmak dileğiyle fit kalın!!!




1

Secret Forest | Dizi Yorumu







Dizinin konusu her yerde 'Empati duygusundan yoksun bir savcı ile polisin rüşvet ve seri cinayetleri çözmek için ortaklaşa çalışması' diye geçiyor.
Ben de Partners of Justice dizisi gibi her bölüm bir cinayetten diğer davaya,bir otopsiden öbürüne,mahkeme salonundan hapishaneye bir çok konunun işlendiğini düşündüm.
Öyle değildi ne yazık ki.Bir cinayeti çözmeye çalışan savcı ve rüşvetleri,kirli yüzleri gün yüzüne çıkmasın diye entrika çeviren üstleri vardı.Aslında hiç sevmediğim bir tür ama soluksuz izledim.Eskiden dizi arasında geçen deri koltuklu bakan odasında konuşmalardan ibaret olan sahneleri atlardım, bu dizi tamamen o konsepteydi. Sonuna kadar izleyebildiysem büyümüşüm demektir.
  Bir ikinci husus savcının empati duygusundan yoksun olması.Çocukluğunda geçirdiği beyin ameliyatı neticesi duygusuz bir hayata mahkum kalmıştır ve bu durumun davaları nasıl etkileyeceğine vurgu yapılmak istenmiş. Empatiden yoksunluğunun ben çok fark etmedim.Daha çok ifadesiz bir tavırdaydı.Hatta sadece soğukkanlı ve rasyoneldi.Olması gereken bu değil mi?
  Sırasıyla karakterlere geçelim öyleyse.

Hwang Shi-Mok


Yukarıda da bahsettiğim gibi empati duygusundan yoksun savcımız zeki ve doğru bildiği yolda yürüyen, dürüst bir karakter olarak karşımıza çıkıyor.Çevresinde olup biten olayların iç yüzünü,dönen dolapları,örtbas edilen suçları farkında olan savcımız sadece gerçeğin peşindedir.Cinayet zanlısının peşine düşen Hwang Shi-Mok devlet görevlilerinin rüşvet alışverişini,bakanların yolsuzluklarını,büyük şirketlerin adli memurlar üzerindeki etkisine varıncaya kadar tüm saklı kalmış sırları gün yüzüne çıkarır.

Han Yeo-Jin


Dedektif Han Yeo-Jin, Ssavcı Hwang Shi-Mok'a dava sürecinde çok yardım etti.Kimseye güvenilmeyen bir zeminde birlikte takılmadan yürüdüler.Araştırmada,tanık korumada,delil aramada büyük etkisi oldu.Dedektif Han'ın en zorlandığı an takım arkadaşlarının yozlaşmış olduklarını öğrendiği andı.Kabullenemeyişini çok güzel yansıttı.Yıllardır birlikte çalıştığın,güvendiğin,örnek aldığın meslektaşlarının yolsuzluklarını reddetmesi çok gerçekçiydi.
 Benim anlamadığım şey makam koltuğuna oturanlar neden bu hale geliyor.Emniyet müdürünün reşit olmayan kızla skandalı,Savunma bakanının Japon menşeili silahları Ukrayna yapımı gösterip devlet parasını söğüşlemesi,selam vermek gibi rüşvet verilmesi...Herkes yapılanın yanlış olduğunu bildiği halde kendilerini haklı görmeleri kabul edilir gibi değil.
 Epikuros'un, 'Yaşamında komşunun farkına vardığı zaman utanacağın hiçbir şey yapma.' sözü artık o kadar değersiz ki.Günümüzde utanılacak şeyler komşuyla yapılır oldu.
 Diziyi izlerken onu fark ettim. Komiserin yanlışını amiri örtbas ediyor ilerde çıkar sağlamak uğruna vs. Hepsi göreve büyük bir heyecanla başlarken zamanla olağan bir süreçmiş gibi ahlaksızlaşmalarını izledik.
Dedektif Han geçeği kabullendikten sonra doğru olanı yaptı.Amirini bizzat sorgulaması,takım arkadaşıyla arasına mesafe koyması herkesin aynı yanlışı yapmayacağını kanıtladı.

Savcı Seo Dong-Jae

City Hunter'daki savcı rolüyle kalpleri fethederken burada tam aksi roldeydi.Sivri sakallı sinsi vezir mi desem,boz ala boz başlıklı pis porsuk mu desem anlayacağınız tam bir çanak yalayıcıydı.Başsavcının kuyruğunda tüm kirli işlerini halleden,çıkar için şekilden şekle giren mide bulandırıcı bi tipti.
Ahh bu sahne...Bende hasar bırakmıştı.
Aslında diziye Lee Joon Hyuk için başlamıştım. City Hunter'daki savcı rolünü üstüne 365'deki dedektif hallerini izledikten sonra hemen atladım.Böyle olacağını beklemiyordum.
 Her neyse,başlarda sinsi sinsi kapı dinlemeler,delil karartmalar,koğuculuk yapmalar derken sona doğru katili yakalamak için Savcı Hwang'a yardım etti.Bence ikinci sezon daha aktif rol alacak.Ve lütfen iyi karakterde olsun.
Başsavcı Lee Chang Myung

En gizemli olan karakterdi.Tuhaf bir şekilde hem en güvenilir hem en tehlikeli olandı.Bir yandan katili yakalamak için Savcı Hwang'a yetki verirken diğer yandan yollarını tıkıyordu.

Dizinin sonu beklenmedik bitti aslında.Başsavcı rüşvet olayını ortaya çıkarmak için iki yıldır içlerine sızmış,olayın patlak vermesi için suçluyu öldürtmüştü.Sonunda kahraman gibi izlenim verdiler ama cinayete azmettirdiği için o da katil.Her şeyi ifşa edip intihar etti.İntihar Asyalılarda çok şerefli bi'şey galiba. Reenkarnasyona inandıkları için hayatlarından çok kolay vazgeçebiliyorlarmış.
 Bizde de İzmit Körfezindeki köprünün Japon mimarı, çelik halatın kopmasından kendisini sorumlu tutup intihar etmişti.Kendini buna mecbur hissetmek veya seçenek olarak görmek gerçekten korkunç.Çünkü her şey sensiz de devam edecek.


Ara ara yola çıktığımızda, ilk adımı attığımızdaki niyeti hatırlamakta fayda var.Uzunca yürüdükten sonra baştaki heyecan hep sürmese de amacımız değişmemeli.Sapmadan dümdüz yürüyebilmemiz dileğiyle hoşça kalın.




0

Twogether | Yorum




Merhabalar!
Dünyalar tatlısı bir belgesel yorumuyla geldim.Belgesel dediysem de içeriği çok zengin;komedi,aksiyon,macera,dram,aşk,hırs,ihtiras ne ararsan vardı.Tamam sondaki üçlüden sadece hırs vardı.O da Lee Seung-gi' de vardı bi'tek.

    Gel gelelim konusuna,
 Koreli şarkıcı ve oyuncu Lee Seung-gi ve Tayvanlı oyuncu Jasper Liu Asya'daki hayranlarını ziyarete gitmek için eşsiz bir yolculuğa çıkarlar.İkisini de bilmediği ise buluşmak için başarmaları gereken görevleri ve toplamaları gereken ipuçları vardır.Böylece muhteşem Asya güzelliklerine ve ikisinin dostluklarına şahit oluyoruz.

                                                       
   LEE SEUNG-Gİ


Taa 2012' den, Gumiho dizisinden beri tanıyorum aslında.Ya da tanıdığımı sanıyordum.'Bir insanı tanımak için ya alışveriş etmeli,ya yola gitmeli' lafının ne kadar doğru olduğunu gösterdin bize seung-gi sshi.😆😃Seyahat boyunca Jasper'a takılmaları,onu kandırmaları,birlikte eğlenmeleri,çat pat İngilizcesi, ondan daha da çat pat Çincesi ile iletişim kurması çok sevimliydi.

JASPER LUI



Kendisini geçenlerde Triad Princess dizisinde  izlemiştim.Hoş bi diziydi eğer on beş yaşında olsaydım en sevdiğim dizi olurdu.Sevimli yüzü ve efendi tavırları rol icabı yapıyor sanmıştım ama gerçekte de öyleymiş. Lee Seung-gi çiğ çiğ yer bunu😀 İngilizcesi çok daha iyiydi hatta Tayvan aksanıyla Korece bile derdini anlattı.Garibim, yönetmenin direktiflerine biraz Fransız kalıyordu sanki.Ama baya iyi idare etti bence. Seung-gi ye çok dost canlısı yaklaştı,benim kardeşimsin dese de Seung-gi'ye önce 'you are so smart'  sonraları 'so dangerous' dedi.😉 Çince 'sana güveniyorum bana güven' demeyi bile öğretti.Ama Seung-gi bana mısın? demedi.




en başından beri öyleydin bence :)



Şimdi, format şöyle, başvuru yapan hayran ülkenin gezilmesi gereken yerleri öneriyor bu yerlerde hayranın adres bilgileri olan ipuçları gizli,bulmak içinse türlü türlü görevler var.Seung-gi ve Yi Hao'ya ortalama bir seyyahın harcadığı para veriliyor.Yani parayı idareli kullanamazlarsa mission başarısız olur ve hayranla buluşamazlar.Belgeselimiz sekiz bölüm ama altı hayran var.Ben de altı başlık altında yazmayı düşündüm.Öyleyse başlayalım!!



  Yogyagarta,Endonezya


İlk istikamet Endonezya'nın bir şehriydi.Büyüleyici doğa manzaraları,sevecen yerel halkı ve bizim sakar kardeşlerle seyrine doyum olmaz bi bölümdü.

İlk görev bizim Cennet cehennem Obrukları gibi bi mağarada Alaaddin'in lambasını bulmaktı.Çamura bata çıka hedefi buldular.Bu obruğun özelliği ise Cennet Işığı.Gerçekten nefes kesen bi manzaraydı.


Gerçekten söylemeden geçemeyeceğim her kare çok kaliteliydi.Sahne geçişleri,flashback'ler,hızlı çekimler,ülke tanıtım videoları,yol güzergah çizimleri,ekibin yazdığı alt yazılar,ses efektleri,küçük heykelcik bebekleriyle,her görevde farklı arabalarıyla baştan aşağıya her ayrıntı iyi düşünülmüştü.Çok kaliteli ve titiz bi yapım olmuş.

İkinci görevse balık tutmaktı.

Kuru kuruya yazıyor gibi hissediyorum.Çünkü arada geçen konuşmalar,ikisinin çırpınışları,pazarlık etmeleri vesaire vesaire o kadar komikti ki.İzlediğim bir çok komedi filminden dizisinden komikti.Çünkü çok doğaldı:)

Balık dediysek de öyle büyük bi'şey demedik:)


Üçüncü Görev: Prambanan Tapınağı

Bu görevde rehber Hindu tapınağını tanıttı ama Çince.Yi-hao'nun Çince duyunca ki sevinci...Biri cevapların resmini çekmek için koşarken diğeri o dönene kadar topaç döndürmek zorundaydı.Tüm bilgileri Yi-hao duyduğu için zorlu görev onundu.Ama Seung-gi topacı döndürmekte daha çok zorlandı.Çırpınışları çok komikti.




Altıncı Görev: Badminton Oyunu

Körle yatan şaşı kalktı. Yi-hao hileli oynadı:) Kuş var orda deyip kandırdı resmen😃

Ferhat gibi dağları delip,denizleri aşıp ilk hayranlarıyla buluştular nihayet.İlk hayran Jasper Lui'nin hayranıydı.

BALİ

Bu görev de balık yakalamaktı.Ama bu sefer zıpkınla.Hem de elli cm boyunda.Yi-hao dalarken Seung-gi'nin teknedeki halleri çok komikti .Bahanelerine,şakacı tavırlarına hepsine çok güldüm. Programıdan önce Lee Seung-gi hayranı değildim ama izledikten sonra az kalsın oluyordum😁
 Bu da çok eğlenceliydi.Bilmiyorum ben çok güldüm her hallerine.



Bu görevi de Yi-hao sırtlandı.Çok yüklendiler bu çocuğa:) En zorlarını o yaptı.Olay şu; birisi kumsala beş kelimenin resmini çizerken diğeri paraşütle yukarıdan tahmin edecekti.



Sonraki görev Keçak dansında saklı İngilizce kelimeyi bulmaktı.Kelime de iced tea. Ben o kadar dinledim ama duyamadım bana zorlama cevap geldi.


Keçak dansı şeytani ruhları kovmak için yapılan bir ayinmiş. Ne inançlar varmış be, dedim.


 Sonraki görev yoga yapmaktı.Ama bazı yasaklı hareketlerle:ana dili konuşmak,gülmek,bağırmak.


  
Vee ikinci buluşma.İkinci hayran Lee Seung-gi'nindi.

Endonezya seyahatinde cheapat cheapat kelimesini öğrendim.😌 çabuk çabuk demekmiş.
Benim için beklenmedik olansa hayranlarını görünce ikisinin de şaşkınlığı. Heyecanlandılar,utandılar,çocuk gibi sevindiler.Mütevazılıktan mı bu kadar ünlü olduklarını bilmemekten mi?Bence ikisi de.

BANGKOK

Le Seung-gi'nin de dediği gibi metroya biner gibi uçağa bindiler,o şehir senin bu ülke benim hayranlarını görmeye gittiler.İkinci ülkemiz ise Tayland!!!

Bangkok'daki ilk görev diğerlerine nazaran daha az aksiyon içerse de sakar kardeşler bunda da zorlandı😀Oyun şu;akşam yemeğini bedavaya getirmek için restorana gelen turistlerle Ben Bilmem Eşim Bilir formatında oyun oynamak. Pinpon topunu bardağa atmaca,masa maçı,ahşap denge oyunu vesaire.En komik ve zorlu olanı da uyluk savaşıydı.😄

Vagabond'da Battal Gazi gibi gibi uçup kaçan Cha Dal geon-sshi vegıreseyo?

Yenilen pehlivan güreşe doymazmış.İki türlü de denedi ama hep uçakta çok oturmaktan canıım.


Sıradaki görev ben diyeyim dart atma siz deyin balta atma.Aynen öyle balta.Bu görevde biraz imkansızı başardılar.Şu acemi şansı telefon jokeri gibi çok hayat kurtardı ama ne biliym o kadar mı olur?

Sonraki görevse Tayland'ın yüzen pazarında satıcılarla taş-kağıt-makas oynamak.Aslında kurallar biraz daha karmaşıktı yani o kadar da kolay değil.Yüzen pazar tıpkı- olmasa da- Venedik gibiydi.Gerçekten Doğu'nun keşfedilmeyi bekleyen değer görmesi gereken güzellikleri var.Gidip keşfedesim geldi.Dünya turu benim için hayalden ibaret olsa da en azından bir kaç uzak doğu ülkesine gidip meyve falan yemek istiyorum.Ha bi de yüzen pazardan şapkaya dönüşen yelpazeden almak...


Tüm zorlukları aşan bitirim ikili nihayet hayranla buluşur. Yi-hao'nun hayranı olmasına rağmen Seung gi'nin her seferinde kendine pay çıkarmasına çok güldüm. Halmoni'yi kendi fanı ilan etti.Kendi söyleyip kendi inanan halleri yok mu bi de😃

Evet yaa, kısa da olsa sıcacık bir andı demişler bi de.Niye bu kadar kısa ki?Sen o kadar engelleri aş,az git uz git,dere tepe düz git ama hayranınla ayaküstü bi muhabbet et. Bi yemek falan yeselerdi en azından.Dedim izlerken,neyse ki sonununda telafi ettiler.

VEEE İZLEMESİ EN EĞLENCELİ ANLAR: REKABET

 Bir sonraki görevde kardeşi kardeşe kırdırdılar.Lee Seun gi zaten dünden razı rekabet işine ama Yi-hao da Seun gi' den çok şey öğrendi.Oyun şu: yarışı kim kazanırsa kendi hayranı olsun veya olmasın buluşmaya o gidecek.İkisi de elinden geleni ardına koymadı.
Motor kullanacaklarını öğrendiklerinde Seung gi 'nin hava direnci düşük şeyler giymeliyim demesi,Yi-hao'nun kapısını kitlemesi  hilelerin sadece başlangıcıydı.
Tüm hilelere rağmen ilk rauntu  Yi-hao alıyor.

Uçurumdan atlama görevinde Seung gi yine hileyle kazandı desek yeridir. Yi-hao  safım benim her seferinde kanıyor.

Yi-hao'nun tatlı intikamı:)

Ama gel gör ki Seung gi Yi-hao'nun motorunu çalıp nazikçe yoluna devam etti.Önde olmanın verdiği rehavetle yemekte fazla oyalandığı için sonraki istikamete Yi-hao daha önce vardı.Baştan belirteyim her ne kadar acımasız olsa da ben Seun gi'yi tutuyorum:)

Chiang Mai Üniversitesi
Sonraki görev hayranın mezun olduğu okulda geçiyor.Yeni öğrendiğim şeyse Tayland' ta sosyal eşitlik için tüm üniversitelerde forma giyiliyormuş. Benim kardeşim ilkokula gidiyor ama okulda artık rahat olmuyor gerekçesiyle forma giyilmiyor.Bence de serbest giyinmek çok rahat ama çocuğuma ne giydireceğim diye düşünen anne babalar mutlaka olacaktır.Ve bu hem aileye baskı kurar hem de çocuk arkadaşları kadar süslü giyinmek isteyebilir.Ama üniversitede de formaya gerek yok desem de ülke şartları değişkenlik gösteriyor anlaşılan.


Sepak Takraw Oyunu

Malayca tekme ve top anlamına gelen oyun voleybol ve futbolun karışımı gibi diyebilirim.Bunda da Seung gi ne yapıp edip üstünlük sağlamayı başarıyor.Bazen sinirime dokundu açıkçası😌 Jasper ne kadar uğraşsa da mağlup oluşu...ay kıyamam ya.


Kazanan genelde Seung gi olsa da daha çok eğlenen Yi-hao oldu bence.

Bu oyunda galip gelen sonraki görevi seçme ayrıcalığını elde etti.O sa hayrana hediye hazırlama Seung gi yemek yapmayı seçti, Yi-hao'ya resim yapmak kaldı.Aslında ikisine de yeteneklerine uygun olan görev düştü.
vay vay vay vay!

Tek maharetli olan Seung gi değildi elbette ki.Yi-hao'nun da on parmağında on marifet.Hayır hayır, mecaz olarak değil gerçek manada.
El yordamıyla fil çizdi resmen

Hayranı önce bulan Seung gi oldu.Bereket versin kendi hayranıymış.Hani şu hava limanında Starbucks kahvesi veren kız.İlk karşılaşmaları değildi yani.
En çok hediyeyi bu kız aldı ama bana ne ;Seung gi'nin elinden iki çeşit yemek,şapka olabilen yelpaze ve güneş gözlükleri.O şapkada gözüm kaldı,başına bi'şey gelmese bari😀😀Ama arkadaş da ince fikirli, kahve almış,ikisine hediye almış.Bi dakka ya hayranların haberi yoktu geleceklerinden bu kız hazırolda mı bekliyordu?

Buraya kadar anlattıklarım altı bölümde olanlar.Son iki bölüm kala bir haftalık ara verip ülkelerine döndüler.

Nepal,Pokhara

Şu güzelliğe bakar mısınız?


Bu animasyonları da çok sevdim.Acayip özgünlük katmış.

Annapurna Dağı



Yine bir azmin hikayesi! Sisli havaya rağmen, yüzde birlik ihtimale rağmen mucize gerçekleşir ve dağın resmini çekebilirler.Bu da mı tesadüf?Her şey fazla yolunda gitti sanki.Lee Seung gi Kore'ye dönünce tufanlar durmuş o yüzden lakabı Hava Perisi olmuş.Bu durum ancak böyle açıklanabilir zaten.Ama manzara yine muhteşem.

Carrom Men

Köylülerin de diline düştün ya ne diyim sana 
😃😀
Carrom Men Uzak Doğu'da yaygın olan birakıl oyunuymuş.Sakar Kardeşler Takımı ve Vatandaşlar Takımı kıyasıya yarıştı vee galibiyet bizimkilerin.Bu sefer görevler değil hava şartları zorladı.Birlikte uzun uzadıya uçak bekledik resmen.


VE FİNAL BÖLÜMÜ

Bhaktapur

Bu bölümde biraz Hint esintileri vardı sanki.Pazardaki görev çok bilinmeyenli denklem gibiydi.Aradıkları kişilerin ortak özelliklerini buldular.Hepsi geleneksel yelek giymişti.Yakaya kırmızı karanfil taksalar daha kolay olurdu sanki.Hadi tamam ortak özelliği çözdün ama o ücra dükkanda oturan adımı elinle koymuş gibi bulmanı açıklayamazsın bana.

Pazar o kadar renkli,çeşitli ve kültüreldi ki benim bile başımı döndürdü.Birlikte alışveriş yapmaları da çok tatlıydı.
şu sahneye katıla katıla güldüm😀😀😀
WİTH CASHMERE

Sıradaki görev şey gibiydi:bir otobüste şu kadar yolcu vardı ilk durakta bu kadar yolcu inip şu kadar yolcu binmiştir diğer durakta şu kadar yolcu inip bu kadar yolcu binmiştir ..... otobüs kaç durakta durmuştur?

Görevi dansı taklit etmek sandılar,iyi de becerdiler.Kına gecelerimiz vazgeçilmez Hint konsepti 😀
Amma ve lakin görev servis edilen yemeklerin sırasını tahmin etmekti.Onu da bi kaç denemeden sonra buldular.

Bin bir meşakkat sonrası hayranla buluşma selfisi



İki Adamın Birlikte Seyahati Twogether'ın Son İstikameti Kore'nin Başkenti Seul

Kore'yi dizilerden filmlerden iyice tanır oldum.Ara sokakları,kestirme yolları biliyorum o derece yani. Han Nehri'ne geldiklerinde sanki köyümün deresine gelmişler gibi hissettim.Tamam tamam iyice abarttım.Her neyse gezdikleri diğer ülkelerin olağan üstü tabiat güzellikleri,köklü tarihleri,kültürel zenginlikleri vardı ama Kore'ye adım attıklarında diğerlerinde olmayanı fark ettim.Refah seviyesi.Gerçekten gözüme çarptı,temiz çevre,yüksek ve nizami binalar...İlla ki en nezih muhiti seçmişlerdir ama gelişmiş bir ülke olduğu inkar edilemez.

Eveeet,vedaya adım adım yaklaşırken tempoyu düşürmediler, sürprize ara vermediler.Son hayranı bulmak için ilk hayranları bulmak gerekti.

Son hayrana da Yi-hao çizdiği resmi hediye etti.İzlerken tüm düşündüğüm coronaya nasıl kayıtsız kalabildiler?Ben maskesiz camdan bile bakmıyorum bunlar ver elini Uzak Doğu.Haziranda yayınladı hava da günlük gülistanlık yeni çektiler sanmıştım kii Yi-hao'nun resmin altına attığı tarihi gördüm.2019.


En sonda hep birlikte buluşmaları çok iyi oldu.Güzel bir son yapmışlar.Kore dizilerinde sonu ucu açık oluyor genelde.Bunda da görev bitince herkes evine dağılacak diye çok korktum.İçime sinen bir son oldu.

Daha önceden böyle bir format izlememiştim.İkisi de çok doğal ve eğlenceliydi.Hayranlarına yukarıdan bakmadılar çok cana yakın,muzip,evimizin oğlu gibiydiler.Ben ekibi de tebrik etmek istiyorum. Editler,alt yazılar,görevler,heykelcikler,harita kılıfları her şeyler çok mükemmeldi.

Evet,bir yazının daha sonuna geldik.Böylesine ayrıntılı ilk yazım, totalde ikinci yazım olur kendileri.Daha şimdiden çok şey kattı bana. Gif yapmayı öğrendim,blogta biraz daha ayrıntı öğrendim,yazarken çok eğlendim,kendimi yazıda ifade etmekte yol aldım.Sevdim bu işi.
Bir başka yazıda görüşmek üzere hoşçakalın!!!

4

copyright © . all rights reserved. designed by Color and Code

grid layout coding by helpblogger.com