Something's Wrong with Us | Dizi Yorumu



 Kitabı kapağına göre yargılamak ne kadar yanlışsa filmi veya diziyi de afişine göre seçmek o kadar yanlış. Bu diziyi izledim çünkü afişi çok ilginç geldi. Ve hiç Japon dizisi izlemediğim için büyük bir merakla oynat tuşuna bastım. Konusu hiç de özgün olmasa da işleyişi öyledir diye umdum ne yazık ki o da yoktu. Yani beğenmedim. Hatta yorum yazmayacaktım ama kapağı çok hojdır onun için yazıyorum. Ve yazık olan sekiz saatimin hatırı için. Evet yeterince derine gömüp üzerine de beton döküp hırsımı aldığıma göre yorumuna geçiyorum.

"Hanaoka Nao' nun annesi yatılı şef olarak Kougetsu Tatlı'ya yerleşir. Nao, Kougetsu Tatlı'nın altı yaşındaki varisi Takatsuki Tsubaki ile bu şekilde tanışır. Ancak Tsubaki'nin babası öldürülür. Altı yaşındaki Tsubaki'nin ifadesiyle Nao'nun annesi tutuklanır. Bu acıya dayanamayan anne soruşturma devam ederken ölür. Nao da evden atılır. Aradan on beş yıl geçer. Nao soy ismini değiştirmiş, tatlı ustası olma hayalini yaşatmaya çalışmaktadır. Bir tesadüf eseri, yine tatlı ustası olma yolunda ilerleyen Tsubaki'yle rakip olurlar. Tsubaki çocukluk arkadaşı Nao'yu tanımaz ancak ustalığından etkilenir ve onunla evlenmek ister. Kimliğinin gizliliğini koruyan Nao, annesinin masumiyetini kanıtlamak üzere Kougetsu Tatlı'ya girmek için Tsubaki'yle evlenmeyi kabul eder."  Firaricepaylaşımlar çeviri sitesinden alıntıdır.


Neden Beğenmedim?

1- Dizide büyük bir ahlaki erozyon vardı. Eşi tarafından sevilmeyen konağın gelininin tatlıcı dükkanına varis verebilmek için gayri meşru çocuğu olur yani bizim esas oğlan. Dahası Tsubaki-san'ın zoraki ikinci evliliğindeki gelinine de aynı şeyi yapmaya zorlar. Ve ayrılmaz aşıklarımız ayrılıp başka evlilikler yapıp tekrar bir araya gelirler falan. Bu olaylar son bölümlere doğru cereyan etti yoksa baştan renk verse ikinci bölüme bile geçmezdim. Ben kimin eli kimin cebinde yapımları sevmiyorum. Kore dizilerine bu yüzden daha yakınım. Türkan Şoray kurallarıyla çekiyorlar.

2- Tamam eyvallah Japonlar çalışkan insanlar ama bayılana kadar tatlı yapmak nedir?
 Tamam mesleğini seversin, icra ettikçe mutlu olursun ama üç gün uyumadan kazan karıştırmak nedir?
Tatlıcı dükkanı için cinayet işlemek niyedir?
İşte tüm bunlara izleyiciyi diziden soğutmak denir.

3- Dizinin sonunda bütün kötülerin haklı, geçerli, makul, ben de olsam aynısını yapardım dedirten (!) sebepleri bir bir ortaya çıktı ve herkes masmasum. Mesela bir örnek:Tüm günahları ortaya saçılan anne görüşü zayıflayan oğluna korneasını bağışlayabilmek için kendini tırın önüne atarak intihar etti. İşte feraset, işte yiğitlik işte ana gibi analık!


4- Dizi zaman ve mekan algısı yoktu. Geçmişte mi yaşandı günümüzde mi çekildi belli değil. Anlamak için arabalara, binalara bakayım dedim konaktan bi çıkamadılar ki. Telefon desen o da yok. Evin içinde telefon kulübesi onun da içinde ankesörlü telefon vardı. Evin hanımı cinayete azmettirmek amaçlı kullandı bi tek o kadar. Teknoloji devi Japonya'nın  dizisinde bir tane bile teknolojik alet görmedim. Her Kore dizisinde en fakir karakterin bile elinde son model Samsung görmeye alıştığımdan olsa gerek bu durumu yadırgadım. 

5- Son olarak uğruna canlar feda, şu dillere destan tatlıyı merak ettiniz di mi? Şöyle tepsi tepsi baklavalar, tel kadayıflar, sütlüsü, şerbetlisi en alasından zannettiyseniz yanıldınız. Benim gibi :)

                                    Uhu tüpünü tabağa sıkmış gibi gözüküyor.

Tamam daha süslü püslü olan tatlılar da vardı ama hepsi böyle küçücük. Yeterince küçük olduğu yetmezmiş gibi kürdana benzer şeyle ikiye bölüp yiyorlardı.

İyi yönleri yok muydu? Elbette vardı demek isterdim ama üç yanlış bir doğruyu götürdü. 
Bu günlük benden bu kadar. Kendinize iyi bakın. Sayonora... 


3

Evdeki Ses

 


Karantina sürecinde sizi en çok zorlayan neydi? Dışarı çıkamamak mı, yürüyüş yapamamak mı, işe-okula gidememek mi, arkadaşlarınızı görememek mi? Benim için bunların hiçbiri değil. Beni en çok zorlayan evdeki gürültü oldu. Sessiz hava sahası istiyoruum!..

NOT: Anne seni seviyorum ama biraz gıybetini yapıcam ^^

Hepimizin telefonla görüşme süresi pandemi sürecinde arttı kabul. Annem de herkes gibi başladı :)

Kız kardeşleriyle tek tek sonra konferansla sonra görüntü aramayla konuştu. Bayramlarda telefonla sıla-i rahim yaptı. Whatsapp veli gruplarından gelen sesli mesajları büyük bir ustalıkla yönetti, zoom derslerini hazırlandı velhasıl düzene kolay adapte oldu. Ben de ilk başta olağan durum diye ses etmedim.

Ama her geçen gün dozu artan telefon görüşmeleri,  yenilenen dakika paketleri, desibel sınırını geçen ses yüksekliği, limitleri zorlayan hertz seviyesi derken artık katlanılmaz raddeye ulaştı.

Sanki annem beni kolluyormuş gibi ne zaman elime kitap-defter, kağıt-kalem, yazılı herhangi bir metin alsam "ara" tuşuna basar oldu:)

"Anne hoparlörü kapatır mısın?"

"Anne kulaklık getireyim mi?"

"Anne kapı kapalı kalsın."

"Anne daha sabah konuşmadınız mı?"

"Sessiz olalım, gereksizse söndürelim" gibi uyarıların hiçbiri fayda etmedi, benim de aklıma sinsi bir plan geldi ve pusuya yattım. Plan şu:

1.Adım: Telefon görüşmesini ses kaydına al.

2.Adım: Konsantrasyon gerektiren bir anda kaydı son ses aç :)

NOT 2: Annem pandemiden önce dil kursuna gidiyordu bu süreçte zoom üzerinden derse devam ettikleri için ders çalıştığı zamanı bekledim. Yani ikinci adım birinci adım kadar kolay oldu.

Çok beklememe gerek kalmadan bir telefon görüşmesinin ses kaydını aldım. Çalışmaya oturduğunu görünce istifimi bozmadan:

"Anne bu fonda ders çalışınca daha kolay kavranıyor. Ben hep bunu dinliyorum." dedim ve  kendi sesini dinlettim. ( hayın evlat )

Önce güldü, verdiğim mesajı anladı. Sonra kendi alıp kapattı.

Tüm bu sözler bir yana Allah hiçbirimizi anne sesine hasret bırakmasın. Asla şikayet etmiyorum aksine sahip olduğum nimetin farkındayım. Yeter ki mutlu olsun, yeter ki sesi gür ve neşeli çıksın. Tüm çekiç-örs-üzengi sistemim onu işitsin razıyım.<3 <3 <3

Sonuç ne mi oldu?

"Nerden de geliyor aklına böyle şeyler?" deyip, yaşanan bu ilginç olayı teyzemlere anlatmak üzere telefona sarıldı ;)  Ava giderken avlandım, kendi topuğuma sıktım resmen.

Siz siz olun annenize ders vermeye kalkışmayın arkadaşlar. Bugünlük benden bu kadar. Bir sonraki yazıma kadar hatta kalın. Şey amaan, hoşça kalın!..

0

Fatih - Harbiye | Kitap Yorumu

 






Roman; 1930'ların Türkiye'sinde yaşanan kimlik karmaşasını, iki medeniyet arasında sıkışan insanların değişimi bir aile üzerinde somutlaştırmış, farklı iki dünyayı bu semtler özelinde sunmuştur.
 Muhafazakar bir ailenin kızı olan Neriman, değişmekte olan toplum ile yaşadığı hayatı kıyaslar ve memnuniyetsizliği baş gösterir. 
Kitap baştan sona kadar rumuzlarla ve batı-doğu medeniyetini karşılaştıran anlatımlarla döşeli. Hatta öyle ki romanın isminde bile simgesel anlatım kullanılmış.
Fatih-Harbiye semtleri tire işareti ile ayrılmış. Halbuki ile, ve, veya gibi bağlaçlar da kullanılabileceği halde bu tercih edilmiş. Buradaki tire işareti iki semtin çatışmasını, Neriman'ın fikri gidiş gelişlerini ve hatta tramvay hattını temsil eder.
Fatih; ahşap ve sıkışık evleri ile Doğu'yu simgelerken Harbiye' nin nizami beton apartmanları Batı'yı simgelerken karakterler üzerinde de aynı yöntem kullanılmıştır. Şinasi devlet konservatuarının alaturka bölümünde eğitim gören, kemençe çalan biriyken denklemin öte tarafında Batı müziği okuyup piyano çalan Macit bulunur.
Neriman'ın babası Faiz Bey üzerinden de bu simgesel anlatım sürdürülmüştür. Fazi Bey emekli, Fatih'te yaşayan, mesnevi okuyan, son derce makul karakteriyle Doğu medeniyetinin temsilcisi olarak gösterilmiştir. İsminin anlamının Arapça "kazanan" manasına gelmesi dahi kitabın sonunda çatışmanın kazanan tarafı olmasına gönderme niteliğindedir. Sahip olduğu feraset, akıl ve şahsiyetle birlikte kötüye giden iktisadi durumuyla  da Faiz Bey çöken bir medeniyettir.
Buna karşın roman kahramanı Macit'in anne babası hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Bunun sebebi Faiz Beyin karşısında kökleşmiş bir medeniyetin olmadığı fikridir.
Romanın arka planında iki hayvan kıyaslaması da yapılmaktadır. Neriman, evin Sarman isimli kedisini miskin olmakla suçlar. Tıpkı Doğu medeniyeti gibi ilerlemekten aciz. Batı medeniyetini ise bir köpeğe benzetir. Hızlı, çalışkan, uykusunda bile tetikte.
 Tüm bunlara rağmen Neriman'ın duyduğu bir olay  Macit'in gözlerindeki samimiyetsizliği, yapmacıklığı ve değer vermeyen tavırlarını fark etmesini sağlar. Artık heveslerden arınmış halde düşünebilmeyi başarır ve bir karar verir.

0

copyright © . all rights reserved. designed by Color and Code

grid layout coding by helpblogger.com